14 Ekim 2012 Pazar

Pirit


Huzursuzdu Pirit. Geçici bir durum değildi bu. Etrafında olan biten herşeyden şüphelenirdi. Bu şüphesi sayesinde birçok şeyi farklı açılardan görebilirdi. Bu şüphesinin kendisini daha ayık yaptığına inanırdı. Hiçbir şeyi tekdüze görmez, mutlaka bir anlam arardı. Onu umursayan insanlar, bu düşüncelerinin pirit' i paranoya ya sürükleyeceğinden korkuyorlardı. Bu insanlardan biri de bendim. Hocalarının ' Dahi ' olarak etiketlediği biriydi pirit. Bu etiketinin hakkını fazlasıyla veriyordu. Bu, herkesin farkında olduğu bir özelliğiydi. Fakat hiçbirimiz, onun gerçekten ne hissettiğini, duygularını anlayamazdık.

Büyük bir telaşla yatağından fırladı pirit. Uyku sersemliğiyle bulduğu bir t-shirt ü ve kotu giydi hemen. Bu arada bir sigara yaktı. Duvara yaslanıp yere baktı bir süre. Gözlerini sert bir şekilde kapatıp açıyordu. Başı dönüyordu sanırım. 
' Notların kitaplıkta ' dedim. 
' Beni neden uyandırmadın ? ' diye sordu. Bakkala gittiğimi, evde olmadığımı söyledim. Geldiğimde ise bu halde buldum işte seni diye laf anlatmaya çalışıyordum ama beni dinlemiyordu. Kitaplığa doğru yürürken hafifçe yalpaladı. Kolundan tutmak istedim fakat hemen silkelendi, kendisine karışılmasını hiç sevmezdi. Kitaplıkta yığılmış bir sürü kitap ve kağıdı dağıtırken bir yandan birşeyler mırıldanıyordu. Kahvaltıyı hazırladığımı söyledim. Ama cevap vermedi. Hala kitaplığın önünde kendini kaybetmiş gibi mırıldanarak eline aldığı bazı kağıtları yere atıyor, bazılarını yırtıyordu. ' Yarım saatten fazla vaktimiz var, gel hadi ' dedim ve evin salonundaki masaya kahvaltılıkları yerleştirmeye başladım. 

Tedirgindim. Kendim için değil, pirit için. Mırıldanmalarını hala duyuyordum. Kafasında neler döndüğünü hiçbir zaman tam olarak anlamadım ama onu en iyi tanıyan bendim. Ona en yakın olan bendim.
3 ay önce ev arkadaşı arıyordum.  Çevremdekilere haber bıraktıkran  1 hafta sonra bir telefon geldi. Birini bulduğunu söylüyordu telefondaki ses. Tamam demiştim. Tanıştır bizi... 


Kapmüsün yeşillik bir yerinde, çimlere oturup beklemeye başladım. Bir yandan geleni geçeni izliyordum. Telaşla koşturanlar, Bağıra bağıra kahkaha atan gruplar, Kasılmaktan üzerindeki ceket yırtılacakmış gibi duran hocalar...
Bu insanların arasında biri vardı. Neden bilmiyorum dikkatimi çekmişti. Siyah kıvırcık saçları vardı. Üzerinde buruşuk, lacivert bir gömlek. Önünden geçen insanlara bakıyordu uzun uzun. Olduğu yerde duramıyordu. Çimen ile yolu ayıran çalıların arasından beni göremiyordu sanırım. Fakat ben onu izliyordum. Yolun ortasına dökülmüş yaprakları itekliyordu ayağıyla. Bazen olduğu yerde daire çiziyor, kendi kendine bişeyler söylüyordu. Etraftaki insanların bazılarının ona güldüklerini, bazılarının ise yüzlerini buruşturarak onu izlediklerini gördüm.
Cebimden telefonumu çıkarıp saati kontrol ettim. 10 dakika gecikmişlerdi. Neyse dedim sırtüstü uzandım çimlere. 


Bir süre sonra güneşimi kapatan bir kafa gördüm yattığım yerden. 'Uyuma lan kalk hadi' dedi kafa.'Kalk müstakbel ev arkadaşınla tanıştırıcam seni'
' Geç kaldın olum nerdesin sen ? ' diye sordum ama beni dinlemedi, ileride duran birine el işaretleri yaparak gelmesini söylüyordu. Kafamı çevirdiğimde ise onu gördüm.

Çalıların üstünden atlayarak geldi ' müstakbel ev arkadaşım '.
' Bak bu Pirit, tanışın kaynaşın ' 
Elimi uzattım. O da aynını yaptı. Çok dikkatli bakıyordu. Sanki beynimi okumaya çalışıyormuş gibi. 
' Benimle geçinmen zor olabilir, uyku saatlerim belli olmaz bu seni rahatsız eder mi ? ' 
Daha konuşmaya başlamadan birden bire şunu dedi bana ;
Sen iyi birine benziyorsun, bana evini açarsan çok memnun olurum

Ben daha ağzımı açmadan, bana Pirit i getiren arkadaşım, kolumdan tutarak uzaklaştırdı. Bana Pirit' in yurttan atıldığını, sonra biriyle eve çıktığını ve ev arkadaşının onu evden kovduğunu ve son olarak Pirit in bir dahi olduğunu söyledi. ' Dahi olması bunları açıklıyor mu yani ne alakası var olum ? ' diye sordum. ' Her dahi biraz delidir ' diye cevap verdi. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder